26 Kasım 2016 Cumartesi

                                                    TAVŞANLAR


     (Leporidae). Yaşadığı yerler: Antarktika hariç, hemen hemen bütün dünyada. Lepus harici cinslerin tüm üyeleri genel olarak ada tavşanı olarak adlandırılır. Ada tavşanları başka hayvanların yuvalarında veya kendi kazdıkları yuvalarda barınırken, tavşanlar uzun ot ve çalıklarda yaşar. Tavşanlar arasında en çarpıcı özelliklere sahip olan beyaz tüylü sera tavşanı 21. yüzyıla damgasını vurmuştur. 

     Tavşangiller familyası yaklaşık elli türü içine alır. Kuyrukları uzun kıllarla örtülüdür. Kulaklar ve arka bacaklar uzamıştır. Bir kısmı toprak altında oyuklarda yaşar. Familya üyelerine tavşan veya ada tavşanı adı verilir. Tavşangiller, Ochotonidae familyasını oluşturan pikalardan tüylü küçük kuyrukları, uzun kulakları ve arka ayakları ile ayrılır. 


      Yabani olanları dağlarda, kırlarda yaşar. Özellikleri: Gözleri iri, arka bacakları ön bacaklarından daha uzun, kuyruğu kısa, kulak ve bıyıkları uzun, otçul memelidir. Yabani veya evcil olarak yaşarlar. Ömrü: 5-12 yıl. Çeşitleri: adi tavşan (Lepus europaeus), ada tavşanı (Cuniculus [1] cuniculus), kar tavşanı (Lepus timidus) Ünlülarıdır. 

    Tavşangiller (Leporidae) familyası türlerine verilen genel ad. Kulakları ve arka bacakları uzun, ön bacakları daha kısa olan, karada yaşayan otçul memelilerdir. Kuzey kutup dairesinden çöller bölgesine kadar hemen hemen dünyanın her yerinde bulunurlar. Hepsi kısa kuyrukludur. Bazıları kazdıkları tünellerde barınır. Bir kısmıysa asla tünel kazmaz. Satıhta barınır. Hepsinin keskiye benzeyen ve daimi süren dişleri vardır. Kesici ön dişlerle azı dişleri arasında boşluk bulunur. Bu hususta onlar kemiricilere benzerler. Uzun süre kemiriciler takımında sınıflandırıldı. Şimdiyse Lagomorpha (Tavşanımsılar) takımının çiftdişliler (Duplicidentata) alt takımında incelenirler. Bunları Rodentia (Kemiriciler) takımından ayıran en önemli özellik; üst çenelerindeki kemirmeye yarayan bir çift kesici dişlerinin iç kısmında bir çift daha küçük dişlerin bulunmasıdır. 

        Adi tavşanlar, Ada tavşanları ve pikalar (Islıklı tavşanlar) bu takımın en iyi tanınan türleridir. Yalnız Antarktika'da bulunmazlar. Ağırlıkları genellikle 1-3 kg kadardır. Yokuş yukarı çok iyi koşarlar. Pikalar tamamen kaya altlarında barınırlar. Asya ve Amerika'da yaşarlar. Tombul vücutları ve kısa, yuvarlak kulakları vardır. Gündüz faaliyet gösterirler. Kış uykusuna yatmazlar. Fakat kuru otları kış için biriktirip kayalar altında depolarlar. 

    Ada tavşanlarının boyları 35-45 cm ve ağırlıkları 2-2, 5 kg kadardır. Sırt ve yanları kızılımtrak sarı, karın ve ayaklarının içleri beyazdır. Çok ürkek bir hayvandır. Tehlike sezince mırıldanır gibi bir çığlık atar ve şiddetle ayaklarını toprağa vurur. Yumuşak topraklarda eştikleri tünellerde barınırlar. Yuvaları karmaşık tünellerden meydana gelir. Birkaç çıkışı, havalandırma delikleri ve daha geniş olan ana doğum odası mevcuttur. Yabani ada tavşanı çoğu defa adi tavşanla karıştırılır. Ada tavşanı yuvasını toprak altına yapar. Yavrularını postundan yolduğu tüyler üstünde gözleri kapalı ve tüysüz olarak doğurur. Koşarken sıçramalarla yol alır. Kırkar gün aralıklarla yılda 4-8 defa yavrular. Her doğumda 4-12 yavru doğurur. Yavrularını 20 gün kadar emzirir. Bir aylık olunca kendi başlarına bırakır. Yavrular on ayda tam ergenliğe kavuşurlar. 5-7 yıl kadar yaşarlar. 

     Adi tavşan (Lepus europaeus) ise daha iri ve daha ince uzundur. Siyah uçlu kulakları ve uzun arka bacakları ve sarımtrak kahverengi tüyleriyle ada tavşanından ayrılır. 70 cm boyunda ve ağırlığı 3-6 kg gelenleri vardır. Yuvalarını çukur ve kuytu yerlere yaparlar. Tünel kazmazlar. Yalnızca yeri biraz eşeler ve orada kurumuş çimenlerin üzerinde iskan ederler. Dağlarda, kırlarda ve ormanlarda bulunurlar. Orta ve Güney Amerika ile Avustralya'da rastlanmaz. 


   Koştuğunda uzun değnekle yürüyen canbazları andırır. Bu yürüyüşü onu sıçramalarla hareket eden ada tavşanından ayırır. Münzevi, yalnız bir hayvandır. Fakat ilkbahar başlangıcında toplu görülürler. 2-4 yavru doğurur, yavrular gelişimleri ilerlemiş vaziyette, vücutları tüylü, gözleri açık ve ayaklarını derhal kullanabilecek kabiliyette doğarlar. 2-3 hafta süt emerler. Gebeliği 5-6 hafta olup, yılda 4-5 defa gebe kalabilirler. 8-12 yıl kadar yaşarlar. Postu kürkçülükte kullanılır. İnsana çabuk alışırlar. 

     Soğuk memlekette yaşayanların mevsime göre rengi değişir. adi kutup tavşanı (L.areticus) ve kar tavşanı (L.timidus) kutup ve dağlık yurtlarında kışın tüy değiştirerek beyaza dönüşür. 

      Ada tavşanları yiyecek aramak için akşamları yuvalarından çıkarlar. Besinleri çeşitli otlar, kök, sürgün ve ağaç kabuklarıdır. Etleri yenir, postu kürkçülükte kullanılır. Etleri gayet lezzetliyse de tünellerde yaşadıkları için avlanmaları çok zordur. Sekiz tanesi bir koyunun yediği kadar ot yer. En önemli düşmanları, tilki, gelincik ve salgın olan “Myxomatosis” hastalığıdır. Bir çift ada tavşanından üç yılda dokuz milyon tavşan üreyebilir. 

      On sekizinci yüzyılda Avustralya'ya götürülen iki çift ada tavşanından 2 milyardan fazla üremiş ve mer'aları koyunlarla paylaşmış, ziraat için bir afet olmuşlardır. Bunlara karşı dışardan tilki getirilmişse de bunlar yalnız yaşlı ve hasta tavşanları avlayabilmişlerdir. Bunun üzerine genel bir tavşan avı başlatılmış, buna paralel olarak konservecilik ve tavşan deri sanayiinde büyük gelişmeler olmuştur. 

        Adi tavşanla çiftleştirilerek elde edilen melezine leporidi denir. En önemli evcil ırkı beyaz ve kırmızı gözlü olan Ankara tavşanıdır. Asıl ada tavşanından başka yarım metre boyunda “iri bataklık ada tavşanı” (Limnologus palastrigs) ile “su ada tavşanı” (L.aquaticus) vardır. İlki Güney Amerika'da ev kenarlarında, ikincisi Mississippi'de yaşar. Suya dalarlar. 6-7 yavru doğururlar. 

     Evcil ada tavşanı: Yıllarca süren çalışmalar sonucu birçok evcil ırklar üretilmiştir. Bunlar etleri, derileri, tüyleri veya süs için yetiştirilir. Laboratuvarlarda deney hayvanı olarak kullanılanları da vardır. 
                                    PENGUENLER                                    

'dir. Bu hayvanın boyu 1.1 metreyi, ağırlığı ise 30 kiloyu bulur. En küçük cinsi ise 35-40 cm boylarında ve 1 kilogram ağırlığında Küçük Mavi Penguen'dir. 
Familyası: Penguengiller (Spheniscidae). Yaşadığı yerler: Güney Kutup Bölgesinde, Antarktika Adaları, 
Avustralya,Güney Afrika,Galapagoskıyıları. Özellikleri: Uçamayan, dimdik durabilen, karlar üstünde göğüsleri üzerinde kayabilen çok iyi yüzücü, perde ayaklı deniz kuşları. Yumurtlamak için karaya çıkarlar. Mürekkepbalığı, kabuklu ve balık avlayarak beslenirler. Ömrü: 30-35 yıl. Çeşitleri: On yedi türü vardır. 



    Penguengiller familyasından tıknaz gövdeli, yüzgeç kanatlı, perde ayaklı deniz kuşlarına verilen ad. Güney Kutbu, Yeni Zelanda, Avustralya, Güney Amerika, Güney Afrika ve hatta Galapagos kıyılarında yaşarlar. Kuzey Kutbunda bulunmazlar. Önceleri Antarktika kuşları olarak bilinirdi. Büyüklük bakımından 30-105 cm arasında değişik 17 kadar türü bilinmektedir. En irileri olan İmparator Pengueni 45 kg ağırlığa ulaşır. Sıcak bölgelere doğru gidildikçe boyları küçülür. Denizlerdeki kabuklular, balık ve mürekkepbalıkları ile beslenirler. Tüyleri kuş tüylerine hiç benzemez. Sırtları siyah veya gri, karın kısımları beyaz ince pulsu tüylerle örtülüdür. Başlarındaki renk tüyleriyle, türler birbirinden ayrılmaktadır. Kuyrukları kısa ve ayakları vücutlarının gerisinde olduğundan rahatlıkla dimdik ayakta durabilirler. Karada badi badi yürümelerine rağmen, suda uçarcasına yüzerler. Denizde, saatte 10 deniz mili hızla yüzebilirler. Hatta gerektiğinde bu hızlarını iki katına çıkarabilirler. 

     Kanatları uzun telek tüylerinden yoksun olup, kırılmadığı için uçmaya yaramaz. Buna karşılık yüzmede çok kuvvetli yüzgeç vazifesi görürler. Buzlar üzerine sıçrayabilir ve çok iyi kayabilirler. Göğüslerinin üzerinde yatarak yüzgeç kanatlarının yardımıyla kızak gibi kayarak, karaların birkaç yüz kilometre içlerine gidebilirler. Yalnız üreme mevsimlerinde yumurtlamak için karaya çıkarlar. Vücutlarını örten sık tüyler ve deri altlarındaki kalın yağ tabakaları ile Antarktika’nın sıfırın altındaki dondurucu soğuklarından korunurlar. Vücut ısılarını ayarlayan otomatik bir mekanizmaya sahiptirler. Gerektiğinde kan damarlarıyla deriye giden kanı azaltarak, yükselterek ve tüylerini dikleştirerek vücut sıcaklıklarını kontrol ederler. 


      Güney Kutup penguenleri 40°C’lik vücut ısılarıyle -40°C’lik Antarktika soğuğuna uyum sağlarlar. Vücutlarındaki tüy, yağ, bol besinlerden elde ettikleri enerji ve kontrol mekanizmalarıyla 80°C’lik ısı farkına tahammül ederler. 

      Antarktika’nın kral penguenleri günde ortalama 140 defa suya dalarlar. Bunun ancak yüzde onunda av yakalayabilirler. Tüy dipleri deriye yakın kısımda ısıya karşı yalıtkan bir iç tabaka meydana getirerek vücudu soğuktan emniyetle korur. 

     Kuluçka dönemlerinde bazı türler, dört aya yakın bir zaman açlığa tahammül ederler. Bu devrede ağırlıkları yarı yarıya düşer. Antarktika dışında yaşayanların, su akıntıları ve yüzen buzlarla Güney Kutbundan geldikleri zannedilmektedir. 


       Üreme devrelerinde bir kısmı yanyana yuvalar kurarak yüzbinlerce bireyden hasıl olan kuluçka kolonileri meydana getirirler. Yuva yapanları 2-3 yumurta yumurtlar. İmparator (Aptenodytes forstei) ve kral penguen (A. patagonica) ise yuva yapmadıklarından birer yumurta yumurtlar ve tek yumurtalarını ayakları üzerinde ve karınlarının altındaki gerçek kuluçka derisinin altında muhafaza ederek soğuktan korurlar. Yuva yapanların erkekleri, dişilerine çakıl taşları hediye ederek kur yaparlar. Dişi, karlar eridikçe bu taşlarla yuvasının seviyesini yükseltir. Kuluçkaya erkek ve dişi sırayla yatarlar. Kuluçka devresinde birşey yemezler. Yavrular anne ve babaları tarafından birlikte bakılır ve ısıtılırlar. 

      Penguenler insandan kaçmadıkları için, yağlarından istifade etmek isteyen aç gözlü kimseler tarafından çok miktarda avlanarak tüketilmektedir. Çıkarılan kanunlarla nesilleri korunmaya çalışılmaktadır. Dünyanın birçok hayvanat bahçesine de uyum sağladıkları görülmektedir. 

        Bir işletim sistemi çekirdeği olan Linux'un maskotu Tux da bir penguendir. 
                                                               KAPLANLAR
           Kaplan Yaşadığı yerler: Asya’nın sazlık ve nemli ormanlarında. Özellikleri: Kedi cinsinin en büyük ve en yırtıcı memeli hayvanı. Erkeğin boyu üç metre, ağırlığı 250 kg kadardır. Aç kalınca köylere inerek hayvan ve insanlara da saldırır. Ömrü: 25 yıl kadar. Çeşitleri: Sibirya kaplanı, Sumatra kaplanı, Sunda kaplanı, Bengal kaplanı, Bali kaplanı, Hazar kaplanı, Çin kaplanı Ünlülarıdır. 

    Kedigiller familyasından tarçın renkli, postu kara çizgili yırtıcı bir memeli. Kuyruğu püskülsüzdür. Karnı beyazdır. Çizgili yüzünde de beyaz lekeler bulunur. Kaplanın memleketi Asya’dır. Kuzeyde Sibirya, güneyde Hindistan ile Malakka yarımadası arasındaki bölgede yaşar. Çizgili postu, otlu bataklık ormanlarında rahatça gizlenmesine yardımcı olur. Boş bulunan bina enkazları da kaplanlar için ideal barınaktır. Postunun rengi yaşadığı çevrenin rengine uyduğu için, uzaktan pek fark edilmez. Hindistan’ın Rewa bölgesinde yaşayan kaplanın postu kirli beyaz olup, üzerinde koyu kahverengi çizgileri mevcuttur. Gözleri, burnu ve ayak tabanları da pembedir. Yalnız veya grup halinde dolaşırlar. Kaplanların en küçüğü Sumatra, en irisi ise Sibirya kaplanıdır. Boyu kuyruğu ile dört metreye yaklaşır. Ağırlığı ise 325 kilogramdan fazla olabilir. Ortalama ömrü 25 sene kadardır. 

   Kaplan, aslana çok benzemesine rağmen, postunun çizgili ve yelesinin olmamasıyla ondan ayrılır. Aslan ile kaplandan meydana gelen melezin yelesi olabilir. Fakat kaplan esaret hayatında pek ender ürediği için bu cins melezlere pek nadir rastlanır. 




    Tehlikeli anlarda kendilerini suya atan kaplanlar rahatlıkla yüzebilirler. Sık çalılıklardan daha çok hoşlanan bu iri yapılı vahşi kediler, ağaca çok rahat tırmanırlar. Su bulunan yerleri tercih eden kaplanlar uzaklara gitmeden o bölgede gizlenerek avlanırlar. İnsan avcısı olmayan kaplanlar bu etin tadına alışınca, o bölge insanları için büyük bir tehlike arz eder. Böyle durumlarda köylerin bile terk edildiği Hindistan’da, kaplanların yiyip parçaladığı insan sayısı bine yaklaşır. İhtiyar, hasta kaplanlar kuvvetten düştükleri için normal avlarını yakalayamazlar. Bu durumda silahsız insanlara saldırırlar. Eskiden her sene Singapur’da 400, Cava’da 300 kadar insan, kaplanlar tarafından parçalanırdı. Belli bir çiftleşme mevsimi olmayan kaplanlar, 98-109 günlük bir hamilelik döneminden sonra, 2-4 yavru dünyaya getirir. Anne ve babanın büyüklüğü karşısında pek küçük olan bu yavrular 1-1, 5 kg ağırlığında ve kedinin yarı büyüklüğündedir. İki haftalık oluncaya kadar gözleri kapalıdır. Anne tarafından büyük bir şevkatle bakılan yavrular, et yiyecek duruma gelinceye kadar sütle beslenir. Yavrularına dokundurtmayan anne kaplan, herhangi bir suretle yavrularına el değdirildiğinde korkunçlaşır. Küçük kaplanlar altı aylık olunca annelerinden gördükleri usullerle yavru avlamaya başlarlar. Bir yaşına gelince artık iyi bir avcı olurlar. İki yaşına kadar anneleriyle beraber bulunurlar. Dört senede erginleşirler. 

   Yırtıcı bir hayvan olan kaplan, geyik, antilop, dağ keçisi gibi yabani hayvanları avlamasının yanında koyun, at, inek gibi evcil hayvanları da parçalar. Bengal kaplanlarının bir senede altmış binden fazla koyun, at, inek parçaladıkları rivayet edilir. Hindistan’da yaşayan kaplanların başlıca besin kaynakları geyik, vahşi domuz ve tavus kuşudur. Çoğunlukla gece avcıları olmakla birlikte gündüz de avlanırlar. 

  Kafesteki bir kaplan günde 5-6 kg civarında et yediğine göre ormandaki hayvanın beslenmesi için daha fazla ete ihtiyacı vardır. Bir defada 20-25 kg et yiyebilir. Günlük et ihtiyaçları 8-10 kilogramdır. Su kenarlarında su içmeye gelen hayvanlara pusu kurar, sıçrayarak üzerine atılır, ön pençeleri ile yere yıkarak gırtlak ve boynundan ısırmak suretiyle öldürür. Bir sıçrayışta 6 metrelik engelleri aşabilir. Otçul av bulamadıkları zamanlarda timsah, kurbağa ve kertenkele de avlarlar. Bütün kaplanlar leş de yerler. 

   Kaplanın insanlara alışması güç olmakla beraber, evcilleştirilerek sirk gösterilerinde istifade edilmektedir. Korkuya kapıldığı zamanlarda parçalayıcı bir karaktere sahip ol ur.

19 Kasım 2016 Cumartesi

   
                                                 SİMİTÇİ MARTILAR
                                                             
    Martılar büyük kuşlardır, genellikle gri veya beyaz renkte çoğunlukla başlarında siyah işaretler bulunur. Cesurdurlar, uzunca bir gagası ve perdeli ayakları vardır. İri hantal gövdeli kuşlardır. Boyları 25-80 cm'dir. Kanat desenlerinin yanı sıra bacak ve gaga renklerine bakılarak tür ayrımı yapılabilir.
    Besinlerini çoğunlukla yumuşakçalaryengeçler ve küçük balıklar oluşturur ama hemen hemen her şeyi yerler. Martılar denizin üzerindeki insan pisliklerini de besin sanarak yemeye çalışırlar. Özellikle denize atılan plastik parçalar bu tür için ölümcüldür. Ölü bulunan pek çok martının midesinde plastik parçacıklar tespit edilmiştir. Martıların midesi plastiği sindiremediği için midelerinde plastik onlara sürekli bir tokluk hissi vererek açlıktan ölmelerine neden olur. İri martılar kuş yumurtaları ve yavrularını da yer. Tipik kıyı kuşlarıdır, nadiren birkaç türü haricinde denizden uzakta yaşamazlar. Büyük türlerde yavrular dört yılda erişkin bir kuş olurken bu süre küçük martılarda iki yıl kadardır. .Üstelik martılar ilginç bir şekilde ağızdan çiftleşen birkaç hayvandan biridir

    Martılar, özellikle daha büyük türler becerikli üst düzeyde zeki kuşlardır. İletişim ve yüksek ölçüde gelişmiş sosyal bir yapının karmaşık metotlarını sergilerler. Örneğin birçok martı sömürgesi yırtıcı kuş ve diğer davetsiz misafirlere saldırma eğilimindedir, mesela ringa martı alet kullanımı davranışını sergiler. Martıların birçoğu, insanların yaşadığı yerlerde ortak bir yaşam içerisindedir. Kumsal ve liman çevrelerinde çok görülür ve dikkat çekerler.
    Martılar bütün faaliyetlerinde toplumcudur. Hep birlikte avlanır, dinlenir, leş arar ve kavga ederler. Çoğu birlikte yuva yapmayı tercih eder. Bazen geniş koloniler kurarlar. Birkaçı alçak ağaçlara yuva yapar, deniz yosunu ve çevredeki diğer bitkilerden büyük yuva oluşturur. Dişi 2-3 kahverengi yumurta bırakır, bunların üzerinde daha koyu kahverengi ya da siyah sık benekler vardır. Erkekle dişi kuluçka görevini paylaşır. Hem erkek hem de dişi yavruları besler. Yumurtadan çıkmış yavruların üzeri grimsi hav tüylerle kaplıdır. 4-6 haftalıkken uçmaya başlarlar.
    Martılar gürültücü kuşlardır. Özellikle üreme dönemlerinde şehirlerde apartman çatıları ve benzeri yerlerde yuva kurabilirler, bu zaman zarfında cırlak sesleri ile etrafı rahatsız edebilirler.
   Familya üyeleri bütün dünyada yaygındır. Yalnızca çöllerde ve kutupların donmuş kesimlerinde görülmezler.
                                                                ZÜRAFA
   
Zürafa nasıl bir hayvandır?
    Zürafa, zürafagiller ailesine ait bir memelidir. Dünya üzerinde karada yaşayan en uzun hayvandır. Beyaz ve krem ten rengi üzerinde siyah-kahverengi arasında beneklerden oluşan bir deriye sahiptir. Boylarının uzunluğu 4 ile 6 metre arasında değişir.
    Zürafalar Afrika’da yaşamlarını sürdürürler. Güney Afrika ve Kuzey Afrika en çok bulundukları bölgelerdir. Genelde savanlarda, otlaklarda ve açık ormanlarda yaşarlar. Genelde akasya ağacının olduğu bölgelerde görülürler.

Zürafaların özellikleri nelerdir?
* Erkeklerinin boyu 4.4 ve 5.5 metredir ve 1.5 ton ağırlığındadır. Bugüne kadar kayıt edilmiş en uzun zürafa 5.92 metredir ve 2 ton ağırlığındadır.

* Dilleri boynuzumsu yapıya sahiptir ve siyah renktedir.
* Dişileri ise 4-5 metre civarı boya sahiptir ve erkeklere oranla daha hafiftir.
* Her iki cinsin de boynuzları bulunur ancak dişilerin boynuzu daha kısadır. Boynuzları kemikleşmiş kıkırdaktan oluşmuştur.
* Erkek zürafalar yaşlandıkça kafasındaki boynuzları da kalsiyumun etkisiyle gelişir.
* Zürafaların ses telleri olmadığı düşünülür ancak zayıf da olsa ses telleri vardır.

    Dünya üzerinde nesli tükenme tehlikesi altında olan zürafalar, koruma altına alınması gereken türler arasndadır. Dünyada yaklaşık 100 – 150 bin kadar zürafa kaldığı tahmin edilmektedir. Bu zürafaların hepsi Afrika’da yaşarlar. Zürafaların en yoğun yaşadığı bölgelerin başında Kenya gelir. Kenya’yı Tanzanya ve Botsvana takip eder.
   Genellikle Afrika savanlarına yaşayan zürafalar, akasya ağaçlarından beslenirler. Boyları uzun olduğu için tehlikeleri uzaktan görebilir ve önlem alabilirler. Afrika’da safari yapan turistlerin ilgi odağı olmaya devam etmektedirler.
              
YUNUSLAR İLE İLGİLİ BİLMEDİĞİNİZ BİLGİLER

Yunuslar Hakkında İlginç Bilgiler

  • Yunuslar da yarasalar gibi yönlerini bulmak ve avlanmak için seslerini kullanırlar. Yüksek frekanslı sesin objelere ya da diğer canlılara çarpıp yansıması sonucu oluşan ekodan faydalanırlar.
  • Boğulmalarını engellemek amacıyla yunuslar uyuduklarında beyinlerinin sadece yarısı uykuya dalar, bu şekilde uyanık kalan yarısı sayesinde nefes almaya devam edebilirler.
  • Tüm memelilerden farklı olarak yunusların bebekleri anne karnından kuyrukları önde çıkar.
  • Yunuslar 260 metre derinliğe kadar dalabilirler.
  • Her yunusun kendisine has imzası ya da adı olarak adlandırabileceğimiz bir “ıslığı” vardır.
  • Yunuslar çok sosyal canlılardır.
  • Katil balina aslında bir yunus türüdür.
  • Yunuslar su yüzeyinden 6 metre yukarıya zıplayabilirler.
  • Yunuslar balıkçı tekneleri ve balinaların korkuttuğu balıkların kaçış yollarını keserek onları avlarlar.
  • Japonya ve Peru’da yunus eti yenmektedir.
  • Yunuslar mayın temizlemek için kullanılmıştır.